Budapeşte’de Gezilecek Yerler – Budapeşte’de Görülmesi Gereken 28 Yer


Budapeşte’de Gezilecek yerler yazısı, Türk gezginler için yurt dışında en gözde seyahat destinasyonlarından biri olan Budapeşte’ye gitmek için plan yapan seyahat severler için hazırlandı. Bu yazıda Budapeşte’de gezilecek yerler hakkında bilgilerin yanında Budapeşte seyahatinizde işinize yarayacak tüyoları da bulabilirsiniz.


Orta Avrupa’nın gözde şehirlerinden biri olan Budapeşte, zengin tarihi geçmişi ve etkileyici kültürel mirasıyla gezginler için adeta bir hazine sunuyor. Tuna Nehri’nin iki yakasında yer alan Buda ve Peşte bölgelerinin birleşimiyle oluşan bu büyüleyici şehir, Roma döneminden Osmanlı İmparatorluğu’na, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan modern Macaristan’a kadar uzanan çok katmanlı bir tarihe sahip.

Kısacası Budapeşte, orta çağdan kalma kaleleri, ihtişamlı sarayları, muhteşem termal hamamları ve neoklasik yapılarıyla, kentin sokaklarında attığınız her adımda sizi geçmişin derinliklerine götürüyor. Fakat Budapeşte sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda kozmopolit yaşam tarzıyla da dikkat çekiyor. Bununla birlikte şehrin sokakları her daim hareketli hale geliyor.

Tüm bunların yanınaa lezzetli Macar mutfağının leziz yemekleri, çılgın gece hayatı, yorulduğunuzda huzur içinde dinlenebileceğiniz parkları ve tabiki termal hamamları da ekleniyor ve Budapeşte’de herkesin zevkine hitap edecek bir şeyler bulmak mümkün oluyor.

Üstelik, Avrupa’nın en iyi korunmuş şehir manzaralarından birini sunan Budapeşte, hem romantik bir kaçamak arayan çiftler hem de macera peşindeki gezginler için ideal bir destinasyon.

Budapeşte’de gezilecek yerler ise saymakla bitmez. Yine de ben elimden geleni yaptım ve aşağıdaki listeyi hazırladım. Merak etmeyin, bu uzuuuun listede şehrin en önemli ve görülmeye değer noktalarını bulunuyor.

İçerik:

Budapeşte’de Gezilecek Yerler Haritası

Budapeşte’de gezip göreceğim yerlerin planlamasını yaparken aşağıdaki haritayı kullandım. Siz de bu haritayı inceleyerek Budapeşte gezisi için planınızı yapabilirsiniz.

Buda Kalesi (Budavari Palota)

Buda Kalesi
Buda Kalesi’nin kentin Peşte tarafından ihtişamli görünümü.

Buda Kalesi, Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin 1 numarası ve Budapeşte’nin en ikonik yapılarından biri. 13. yüzyılda Macar Kralı I. Bela tarafından inşa edilmeye başlanan kale, Macar krallarının topraklarını yönettiği yer olarak biliniyor.

16. yüzyılın ortalarında Osmanlı İmpratorluğu tarafından fethedilen kale, 17. yüzyılın sonlarına doğru Habsburglar tarafından geri alınmış ve sonrasında yeniden inşa edilmiş. Bu inşa sırasında kaleden Osmanlı izleri tamamen silinmiş. Bununla birlikte Buda Kalesi zaman içerisinde birçok kez değişikliğe uğramış.


Budapeşte gezinizi planlarken Budapeşte için hazırladığım diğer blog yazılarına da mutlaka göz atın!

Budapeşte Nerede, Budapeşte’ye Nasıl Gidilir?

Budapeşte Termal Hamam Rehberi

Budapeşte’de Nerede Kalınır?

Budapeşte’de Ne Yapılır?

Budapeşte Gece Hayatı


İkinci Dünya Savaşı sırasında Budapeşte’ye yapılan hava saldırıları neticesinde ciddi şekilde hasar gören Buda Kalesi, bir kısmı günümüzde de hala devam eden kapsamlı bir restorasyon sürecine girmiş. Kalenin önemli bir bölümü ise günümüzde tüm ihtişamı ile ziyarete açık.

Buda Kalesi’ni gezerken Macaristan Ulusal Galerisi, Budapeşte Tarih Müzesi gibi müzeleri de ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca kalenin geniş bahçesinden enfes Budapeşte manzarasını görebilirsiniz.

Buda Kalesi Hakkında İlginç Bilgiler

Böylesine uzun bir tarihi geçmişe tanıklık etmiş olan Buda Kalesi’nde geçmişten günümüze aktarılan ilginç rivayetler de var elbette.

Bunlardan bir tanesi kalenin altında bulunan labirentler. Ortaçağda savaşlardan kaçanların kaleye sığınmak için gizli geçit olarak kullandığı bu labirentler, günümüzde kaleyi ziyaret edenlerin keşfetmesi için açık. Labirentlerin içinde geçmişe yolculuk yaparken bir yandan da labirentler ile ilgili efsaneleri de bilgi panolarından okuyabilirsiniz.

Buda Kalesi’nin enteresan noktalarından biri de Kraliyet Sarayı ve Bahçesi. Günümüzde Budapeşte’nin enfes manzarasını izleyebileceğiniz bir nokta olan bu bahçe zamanında Macar Kralı ve ailesinin ikamet ettiği yer olarak biliniyor. Bu alanda yaz aylarında açık hava konserleri ve çeşitli etkinlikler de düzenleniyor.

Buda Kalesi Ulaşım ve Ücretler

Buda Kalesi şehrin Buda tarafında bulunuyor. Kaleye gidebilmek için Szell Kalman Meydanı‘na gitmelisiniz. Sonrasında kalenin bulunduğu tepeye çıkmak için Tarihi Budapeşte Füniküler’ini kullanabilir veya yürüyebilirsiniz.

Buda Kalesi’ne giriş ücretsiz ancak müzelere girmek için ücret ödemeniz gerekiyor.

Fisherman’s Bastion (Halaszbastya)

Fisherman's Bastion
Masallardan çıkma bir şatoya benzeyen Fisherman’s Bastion’un kuleleri.

Budapeşte’nin en ilginç ve dikkat çekici yapılarından biri hiç şüphesiz Fisherman’s Bastion, Türkçe’ye çevrilmiş adıyla Balıkçı Tabyası. Aynı zamanda Budapeşte’yi yukarıdan izleyebileceğiniz, Tuna Nehri ve Parlamento Binasını da içine alan, enfes bir manzaraya da ev sahipliği yapan Fisherman’s Bastion, şehrin tarihi ve kültürel mirasının da önemli noktalarından biri.

Macaristan’ın bininci kuruluş yıl dönümü anısına 1895-1902 yılları arasında Neo-Gotik ve Neo-Romanesk mimarisiyle inşa edilen yapının ismi orta çağda balıkçıların bu bölgeyi korumasından geliyor. 7 tane kulenin yükseldiği Fisherman’s Bastion bu özelliği ile Macaristan’ın yedi kurucu kabilesini de simgeliyor.

Kısacası, hem tarihi hem de estetik açıdan Budapeşte’nin en önemli turistik cazibe merkezlerinden biri olan Fisherman’s Bastion, özellikle gün batımında fotoğrafçılar ve turistlerin yoğun bir şekilde geldiği destinasyonlardan biri.

Fisherman’s Bastion Hakkında İlginç Bilgiler

Fisherman’s Bastion’un masalsı bir şatoyu andıran görüntüsüyle Budapeşte’nin en dikkat çekici yapılarından biri olduğundan biraz önce bahsettim. İşte bu estetik görünümün arkasında mimar Frigyes Schulek var. Yapının bir savunma amacı gütmeden inşa edilmesinin istenmesi mimar Frigyes’in tabiri caizse elini rahatlatmış ve ortaya bu masalsı yapının çıkmasını sağlamış.

Bununla birlikte Tabya’nın avlusunun içerisinde bulunan Matthias Kilisesi de bu masalsı görüntüye eşlik ediyor. Böylece Budapeşte’nin en eski dini yapılarından biri olan kilise de kentin zengin tarihini ve estetik mimarisini yansıtan bu alanın önemli parçalarından biri haline geliyor.

Fisherman’s Bastion’a Ulaşım ve Ücretler

16 numaralı otobüs ile Tabya’ya rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. İlk olarak Buda Kalesi‘ne gittiyseniz ve vaktiniz de varsa Budapeşte’nin tarih dolu sokaklarından yürüyerek gitmekte güzel bir alternatif.

Fisherman’s Bastion’a giriş ücretsiz ancak kulelerin bazılarına çıkış için belirli bir ücret ödemeniz gerekiyor. Sabah 9’tan önce ve akşam 7’den sonra turnikelerde kimse olmadığı için kulelere ücretsiz bir şekilde girmeniz de mümkün.

Parlamento Binası (Orszaghaz)

Budapeşte Parlamento Binası
Parlamento Binası: Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin olmazsa olmazlarından.

Budapeşte’de gezilecek yerler denildiğinde akla gelen ilk yerlerden biri, şehrin ikonik fotoğraflarının değişmezi olan Parlamento Binası. Dünyanın en büyük parlamento binalarından biri olarak bilinen bu estetik yapının inşaatına 19. yüzyılın sonlarında başlanmış ve 1902 yılında tamamlanmış. Yaklaşık çeyrek asırda tamamlanan bu göz alıcı yapı, Neo-Gotik mimarı tarzında inşa edilmiş.

Parlamento Binası, Budapeşte’yi ziyaret eden turistler için olduğu kadar Macar halkı için de oldukça önemli bir yere sahip. Macar ulusal kimliğinin ve bağımsızlığının bir sembolü olarak kabul edilen binanın mimarı olan IMre Steindl, yapıyı İngiltere’deki Westminster Sarayı’ndan ilham alarak tasarlamış.

Parlamento Binası’nın içerisinde Macar Parlamentosu’nun tüm unsurları ile birlikte ulusal anıtlar ve sanat koleksiyonları da bulunuyor. Binanın dışını etkileyici kılan Gotik mimari kadar içini de merak eden ziyaretçileri ise birçok göz alıcı detay bekliyor. Bunlardan en önemlisi ise biraz sonra bahsedeceğim Macaristan Kutsal Tacı.

Parlamento Binası Hakkında İlginç Bilgiler

Parlamento Binası, Macaristan’ın en kutsal sembollerinden biri olan Aziz Stephen Tacı’na ev sahipliği yapıyor. Macar krallarının taç giyme törenlerinde kullanılmış olan bu taç, binanın en özel yerlerinden birinde, kubbenin hemen altında özel olarak korunan bir alanda sergileniyor.

Bununla birlikte Parlamento Binası’nı özel kılan şeylerden bir diğeri ise 96 sayısı. Macaristan’ın kuruluş yılı olan 896’ya atıfta bulunan binanın yüksekliği 96 metre ve ana salonun tavanında bulunan avize de 96 metre yüksekliğinde.

Parlamento Binası’na Ulaşım ve Ücretler

Parlamento Binası, Tuna Nehri’nin kenarında, Peşte tarafında konumlanıyor. Nehir kenarına geldiğinizde şehrin hemen her yerinden gözüküyor. Bu yüzden kaldığınız konuma göre binaya yürüyerek gidebileceğiniz gibi M2 metro hattında Kossuth Lajos ter durağında inerekte ulaşım sağlayabilirsiniz.

Binanın bazı kısımları ziyarete açık, giriş ise ücretli.

Matthias Kilisesi (Matyas Templom)

Matthias Kilisesi
Matthias Kilisesi: Budapeşte’nin en estetik dini yapısı.

Tüm Budapeşte’de görebileceğiniz en ilgi çekici kilise, en azından benim için, Matthias Kilisesi. Biraz önce bahsettiğim Fisherman’s Bastion‘un hemen yanında konumlanan kilisenin tarihi 11. yüzyıla kadar dayanıyor. Bununla birlikte günümüzde gördüğümüz yapı kilisenin ilk hali değil. Gördüğü zararlardan sonra 14. yüzyılda yeniden inşa edilen Matthias Kilisesi, o haliyle günümüze kadar gelmeyi başarmış.

Kilise Matthias adını en ünlü Macar Krallarından biri olan Kral Matthias Corvinus’tan almış. Kralın iki kez evlenmesine ve taç giyme törenine ev sahipliği yapan kilise bununla yetinmemiş diğer Macar krallarından bazılarının da taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış. Kısacası Matthias Kilisesi Orta Çağ boyunca Budapeşte’nin en önemli dini merkezi olmuş.

16. yüzyılın ortalarında Osmanlı İmparatorluğu’nun şehri ele geçirmesiyle kısa bir süre camii olarak hizmet veren kilise 17. yüzyılın sonlarında kentin Habsburglar tarafından geri alınmasıyla tekrar kiliseye çevrilmiş. 19. yüzyılda, Fisherman’s Bastion‘dan da hatırladığımız mimar Frigyes Schulek tarafından kapsamlı bir restorasyona tabi tutulan kilise, günümüzde Orta Çağ Gotik Mimarisi’nin en önemli örneklerinden biri olarak gösteriliyor.

Matthias Kilisesi yukarıda sıraladığım tüm tarihi ve estetik zenginliği yansıtan bir ambiyansa sahip. Bu yüzden Budapeşte’de gezilecek yerler listenizde mutlaka bulunmasını tavsiye ederim. Bu arada kiliseye giriş ücretli ve o ücreti vermeye kesinlikle değer.

Matthias Kilisesi Hakkında İlginç Bilgiler

Kiliseyi ziyaret etmeye değer kılan detaylar gotik, rönesans ve barok tarzı mimarilerinin (gotik ağırlıklı olmak üzere) bir arada olması, iç kısmındaki freskler ve vitray pencereler. Tüm bu detaylar kilisede yürürken adeta zamanda yolculuk yapmanızı sağlıyor.

Bununla birlikte Matthias Kilisesi, Macaristan’ın ilk kralı olan Aziz Stephen’ın taç giyme törenine ev sahipliği yapması ve böylelikle Macaristan’ın Hristiyanlaşması sürecinde bir dönüm noktası olması nedeniyle de özel bir yer.

St. Stephen’s Bazilika (Szent Istvan Bazilika)

St. Stephen's Basilica
St. Stephen’s Bazilikası’nın sabahın erken saatlerinde bir görüntüsü.

Budapeşte’nin bir diğer önemli dini yapısı St. Stephen’s Bazilika. Aynı zamanda kentin en büyük dini yapısı da olan St. Stephen’in ismi Macaristan’ın ilk kralı olan Aziz Stephen geliyor. Bu nedenle bazilika hem dini hem de tarihi açıdan yüksek bir öneme sahip.

19. yüzyılın sonlarında inşasına başlanan ve 1905 yılında yapımı tamamlanan St. Stephen’s Bazilika ilk olarak Neo-Klasik tarzda Joseph Hild tarafından tasarlansa da Hild’in vefatından sonra projeyi devralan Miklós Ybl yapıya Neo-Rönesans unsurlar da eklemiş. Kısacası yapımı süresince bazilika çeşitli mimari akımların etkisinde kalmış.

96 metre yüksekliği ile Macaristan Parlamentı Binası ile aynı yüksekliğe sahip olan bazilika bu yönüyle ülkedeki kilise ve devlet eşitliğini simgeliyor. Bununla birlikte St. Stephen hem dini törenler hem de turist ziyaretleri için şehirdeki önemli noktalardan biri haline geliyor.

St. Stephen’s Bazilika Hakkında İlginç Bilgiler

Açıkçası St. Stephen’s Kilisesi benim ilgimi Matthias Kilisesi kadar çekmedi (heralde çok eski bir yapı olmamasından kaynaklı) ancak bu bazilikanın da bazı ilginç yönleri yok değil. Örneğin bazilikada mumya haline getirilmiş bir elin sergilenmesi gibi.

Biraz önce de belirttiğim gibi Macaristan’ın ilk kralı Aziz Stephen’in adını taşıyan bazilika aynı zamanda kralın mumyalanmış sağ elinin de sergilendiği yer. Szent Jobb yani Kutsal Sağ El olarak bilinen bu el Macar halkı için büyük bir dini öneme sahip. Bazilikanın içerisinde bulunan özel bir şapelin içerisinde sergilenen Kutsal Sağ El her yıl 20 Ağustos’ta Aziz Stephen Günü’nde ayrı bir serginin de baş unsuru oluyor.

Bununla birlikte St. Stephen Basilica muhteşem akustiği ile de ünlü. Bu sebeple bazilikada birçok klasik müzik konseri gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda bazilikanın içerisinde bulunan büyük org ülkenin en büyük kilise orglrından biri olarakta biliniyor. E böylesine akustiği ile ünlü olan bir dini yapıya da bu yakışırdı elbette.

St. Stephen’s Bazilika’ya Ulaşım ve Ücretler

Kentin Peşte tarafında yer alan St. Stephen’e ulaşmak için M1 metro hattını kullanıp Bajcsy-Zsilinszky ut durağında inebilirsiniz. Bu arada bazilika Parlemento Binası’na da çok yakın. Ordan yürüyerekte gidebilirsiniz.

Bazilikaya giriş ücretli. Terasına çıkmak için de ayrıca ücret ödemeniz gerekiyor.

Zincir Köprü (Chain Bridge)

Zincir Köprü
Zincir Köprü: Budapeşte’nin ikonik köprülerinin ilki.

Zincir Köprü (Chain Bridge), Budapeşte’nin kartpostallara ve magnetlere konu olan ikonik yapılarından bir diğeri. Şehrin iki yakasını, yani Buda ve Peşte’yi birbirine bağlayan ilk köprü olma özelliğini taşıyan Zincir Köprü’nün yapımı 1849 yılında tamamlanmış.

İngiliz mühendis William Tierney Clark tarafından tasarlanan ve İskoç mühendis Adam Clark tarafından inşa ettirilen köprü adını köprünün yapımına en büyük desteği veren kişilerden biri olan Kont Istvan Szechenyi’den almış. Bu isim aynı zamanda Macaristan’da modernleşme çabalarının sembolü olarak da kabul ediliyor.

375 metre uzunluğunda olan köprünün en dikkat çekici özellikleri iki büyük taş kulesi ve bunları birbirine bağlayan demir zincirler. Kentin iki yakasını birbirine bağlayarak Budapeşte’nin ekonomik ve kültürel olarak gelişimine önemli katkı sağlayan Zincir Köprü, yapıldığı dönem için mühendislik harikası olarak nitelendiriliyor.

II. Dünya Savaşı sırasında zarar gören ancak savaş sonrasında tamir edilerek tekrar hizmete açılan köprü günümüzde Tuna Nehri ve Budapeşte’nin en güzel manzaralarından birini sunmasıyla meşhur. Aynı zamanda Zincir Köprü’nün gece ışıklandırması da görülmeye değer cinsten.

Kısacası Zincir Köprü, estetik görünümü ve ilginç özellikleriyle Budapeşte’de gezilecek yerler listesinde mutlaka bulunması gereken yerlerden biri.

Zincir Köprü (Szechenyi Lanchid) Hakkında İlginç Bilgiler

Köprünün her iki girişinde yer alan büyük aslan heykelleri Zincir Köprü’nün en dikkat çeken unsurlarından. Bu aslanlar hakkında bir de şehir efsanesi var. Efsaneye göre heykeller ilk sergilendiğinde aslanların ağızlarında dili olmadığı fark edilmiş ve bu hata nedeniyle heykeltıraş Janos Marschalko intihar etmiş. Bu şehir efsanesi nerden çıkmış bilinmez ama hikaye doğru değil. Çünkü aslanların ağızlarında dilleri var.

Zincir Köprü’nün bir diğer önemli özelliği de Doğu Avrupa’da komünizmin sona ermesinin başlangıcı olarak kabul edilen ve 1989 yılında gerçekleşen yürüyüşe ev sahipliği yapmış olması.

Gellert Tepesi ve Özgürlük Heykeli

Gellert Tepesi
Şehrin en yüksek tepesi olan Gellert Tepesi’ne Buda Kalesi’nden bir bakış.

Budapeşte’yi kuş bakışı seyredebileceğiniz noktalardan biri olan Gellert Tepesi, 235 metre yüksekliği ile aynı zamanda kentin en yüksek noktalarından biri. 11. yüzyılda Hristiyanlığı yaymak amacıyla Macaristan’a gelen St. Gellert’ten adını alan tepe, tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuş. Burası aynı zamanda, 1947 yılında Özgürlük Heykeli’nin dikilmesiyle, Macaristan’ın Nazi işgalinden kurtuluşunu simgeleyen bir nokta olmuş.

14 metre yüksekliğindeki Özgürlük Heykeli bronzdan yapılmış. Elinde palmiye dalı tutan bir kadını tasvir eden heykel bu özelliğiyle barışı simgeliyor. Biraz önce de bahsettiğim gibi Budapeşte manzarasını en güzel görebileceğiniz yerlerden biri olan Gellert Tepesi, aynı zamanda kentin tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerinin bir araya geldiği noktalardan biri.

Tüm bu sebeplerden dolayı, özellikle Budapeşte’ye en az 3 gün ayıracak olan gezginlerin Budapeşte’de gezilecek yerler listesine burayı da eklemelerini tavsiye ederim. Bu arada önemli bir bilgi. Özgürlük heykelinin bulunduğu alan en son bakım nedeniyle kapalıydı. Gitmeden önce kontrol etmenizi tavsiye ederim.

Gellert Tepesi Hakkında İlginç Bilgiler

Günümüzde Özgürlük Heykeli kentin Nazi işgalinden kurtulmasının ve barışın bir sembolü olsa da aslında 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde bu heykel komünist rejimin de önemli sembollerinden biriymiş. Ancak 1989 yılında komünizmin sona ermesinin ardından heykelden Sovyet birliklerini simgeleyen unsurlar kaldırılmış ve komünizmin izleri böylelikle Budapeşte’den silinmeye başlamış.

Bununla birlikte tepenin şehrin en stratejik noktalarından biri olduğunu daha önce de belirtmiştim. Öyle ki burası Osmanlılar tarafından da askeri amaçlarla kullanılmış ve tepeye “Sihirli Kale” adı verilen bir kale inşa edilmiş. Tabi günümüzde bu kaleden eser kalmamış.

Gellert Tepesi’ne Ulaşım ve Ücretler

Tepeye 27 numaralı otobüsü kullanarak ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda kısa ama yorucu bir yürüyüş, hatta tırmanış ile tepeye çıkıp şehrin enfes manzarasını izlemeniz de mümkün.

Buraya herhangi bir giriş ücreti ödemeniz gerekmiyor.

Kahramanlar Meydanı (Heroes Square)

Kahramanlar Meydanı
Kahramanlar Meydanı’nda sergilenen Macaristan’ın kahramanları heykelleri.

Macaristan’ın kökleri çok derine uzanan tarihi geçmişine ışık tutan Kahramanlar Meydanı (Heroes Square), 1986 yılında ülkenin bininci yılı anısına inşa edilmiş. Macar tarihinin önemli isimlerinin heykellerinin bulunduğu bu meydan aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.

Kahramanlar Meydanı’nın tam ortasında duran ve burayı ziyaret edenlerin fotoğraflarında baş rolü üstlenen Millenium Anıtı tam 36 metre yüksekliğinde. Anıtın en tepesinde bulunan heykel baş melek Gabriel’in heykeli. Gabriel’in elinde tuttuğu taç ise St. Stephen’s Bazilika‘da bolca bahsettiğimiz Aziz Stephen’in tacı. Millenium Anıtı’nın çevresinde ise Macaristan’ı kuran yedi kabile lideri ve Macar tarihinin önemli isimlerinin heykelleri bulunuyor. Bu arada bu heykellerin hepsi bronzdan.

Meydan sadece heykellere ve turistlere ev sahipliği yapmıyor. Macaristan’ın bağımsızlık mücadelesini simgeleyen en önemli noktalardan biri olan bu yer, yıl boyunca birçok anma töreni ve resmi etkinliğin yapıldığı nokta. Bunlarla birlikte Kahramanlar Meydanı’nda Güzel Sanatlar Müzesi ve Sanat Sarayı da bulunuyor.

Kahramanlar Meydanı Hakkında İlginç Bilgiler

Her ne kadar meydan Macar tarihine geçmiş birçok figürün heykelleri ile çevrili olsa da bu heykeller zaman zaman tartışmalara da yol açmış. Özellikle Habsburg Hanedanı dönemine ait bazı heykeller halk arasından gelen yoğun eleştiriler sonucunda kaldırılmış.

Bununla birlikte Kahramanlar Meydanı sadece Macaristan’ın bağımsızlık mücadelesini simgelemekle kalmamış aynı zamanda tarihi dönüm noktalarının da merkezi olmuş. 1989 yılında ülkenin komünist rejimden demokrasiye geçişini dünyaya ilan eden büyük miting bunlardan biri.

Kahramanlar Meydanı’na Ulaşım

Buraya ulaşım için M1 metro hattını kullanıp Hösök tere durağında inmeniz yeterli. Özellikle Tuna Nehri’ne yakın bir yerlerde kalıyorsanız yürümenizi pek tavsiye etmem. Ancak geniş zamanınız var ise Kahramanlar Meydanı’na doğru uzanan Andrassy Bulvarı‘nda yürümenin çok keyifli olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim.

Vajdahunyad Kalesi (Vajdahunyad vara)

Vajdahunyad Kalesi
Budapeşte’de masallardan çıkan bir diğer yapı: Vajdahunyad Kalesi

Vajdahunyad Kalesi Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin benim gözümde favori mekanlarından biri. Her ne kadar ismini telafuz etmesi oldukça zor olsa da masalsı mimarisiyle benden tam not alan yerlerden biri oldu burası.

19. yüzyılın sonlarında, tıpkı Kahramanlar Meydanı (Hösök tere) gibi, Macaristan’ın bininci yılı şerefine inşa edilen bu kale, farklı mimari stilleri bir araya getirmesiyle öne çıkıyor. Yapıda Romanesk, Gotik, Rönasans ve Barok mimari tarzlarının bir karışımı görülüyor ve bu çeşitlilik Macar mimarisinin gelişimini yansıtıyor. Ayrıca kalede yer alan yapılar ülkenin farklı bölgelerindeki tarihi yapılardan esinlenerek inşa edilmiş.

Budapeşte Şehir Parkı‘nın (Varosliget) hemen girişinde yer alan bu tarihi yapı aslında başlangıçta ahşap ve kartondan yapılacak geçici bir bina olarak tasarlanmış. Ancak daha sonra halkın isteği üzerine 20. yüzyılın başlarında kalıcı hale getirilmiş. İsmini Transilvanya’daki ünlü Vajdahunyad Kalesi’nden alan yapı Macar tarihi ve kültürü için önemli bir sembol olarak kabul ediliyor.

Aynı zamanda çevresindeki gölet ile birlikte Budapeşte’deki en romantik mekanlardan biri olarak gösterilen Vajdahunyad Kalesi içerisinde Tarım Müzesi’ne ev sahipliği yaptığı gibi sene boyunca birçok etkinlik ve serginin de yapıldığı nokta.

Kale, tarihi dokusu, estetik mimarisi ve sizi ruhen dinlendirecek atmosferiyle Budapeşte’de gezilecek yerler listesinde mutlaka bulunması gereken yerlerden biri.

Vajdahunyad Kalesi Hakkında İlginç Bilgiler

Biraz önce de bahsettiğim gibi kalenin ismi Transilvanya bölgesinde bulunan aynı isimdeki kaleden geliyor. Bilenler bilir, Transilvanya bölgesindeki Vajdahunyad Kalesi’ni özel kılan Drakula efsanesidir. Ancak Budapeşte’deki kalenin Kont Drakula (Kazıklı Voyvoda) ile isim benzerliği haricinde bir ilgisi bulunmuyor.

Kalenin bir diğer özelliği ise içerisinde yer alan Anonim Heykeli. Bu Heykel tüm Macaristan’nın en bilinen heykellerinden biri. Ülkenin ilk krallarından birini tasvir eden heykeli konu alan kralın ismi bilinmediği için adı Anonim Heykeli olarak biliniyor. Adına uyumlu olacak şekilde yüzsüz olarak tasvir edilen heykel buraya gelenlerin dikkatini fazlasıyla çekiyor.

Vajdahunyad Kalesi’ne Ulaşım ve Ücretler

Ulaşım için M1 metro hattı, Hösök tere durağı. Kale’nin içindeki müzelere giriş ücretli, bahçesini ise ücretsiz gezebiliyorsunuz.

Budapeşte Şehir Parkı (Varosliget)

Budapeşte Şehir Parkı
Budapeşte Şehir Parkı, Macaristan’da kafa dinleyebileceğiniz noktalardan biri.

Budapeşte’nin en güzel caddelerinden biri olan Andrassy Bulvarı‘nın sonunda bulunan, girişinde sizi Kahramanlar Meydanı ve Vajdahunyad Kalesi’nin karşıladığı Budapeşte Şehir Parkı (Varosliget), hem bu güzel şehirde yaşayan insanlar hem de şehri ziyarete gelen biz gezginlerin kentin karmaşasından kaçıp dinlenebilecekleri kocaman bir alan.

Bir zamanlar bataklık olan bölgenin 19. yüzyılın başlarından itibaren ıslah edilmesiyle ortaya çıkmaya başlayan park, Zincir Köprü‘nün inşa edilmesiyle daha fazla ziyaretçi çekmeye başlamış. 1896 yılında gerçekleştirilen Milenyum kutlamaları sırasında ise genişletilmiş.

Varosliget’in girişinde olduğu gibi içinde ve çevresinde de ziyaretçilerin vakit geçirmeyi sevdiği noktalar var. Park büyük festivallere, konserlere ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Mesela ben Budapeşte’deyken “Yaza Merhaba” konseptinde bir festivalin hazırlığı vardı. Ayrıca parkın bulunduğu alanın çok yakınında bir Hayvanat Bahçesi ve turistlerin fazlasıyla ilgi gösterdiği, Budapeşte’de gezilecek yerler arasında da bulunan, Szechenyi Termal Hamamı var.

Budapeşte Şehir Parkı (Varosliget) Hakkında İlginç Bilgiler

Hemen yukarıda bahsettiğim Szechenyi Termal Hamamı günümüzde Avrupa’nın en büyük termal kaplıcası olması özelliğinin yanında dünyanın da ilk halk termal hamamlarından biri olma özelliğini taşıyor. 20. yüzyılın başlarında, 1913 yılında açılan hamam, dört mevsim sıcak termal sularıyla hizmet sunuyor.

Bununla birlikte Varosliget, Macaristan’ta ilk uluslararası balon uçuşunun yapıldığı yer olarak tarihe geçen bir nokta. Parkın yeni oluşmaya başladığı dönem olan 19. yüzyılın başlarında burdan havalanan sıcak hava bolunu Macaristan’ın havacılık tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri olarak biliniyor.

Szechenyi Termal Hamamı

Szechenyi Termal Hamamı
Szechenyi Termal Hamamı: Budapeşte’nin en ünlü termal hamamı.

Budapeşte termal hamamları ile ünlü bir şehir. Budapeşte’nin en meşhur termal hamamı ise Szechenyi Termal Hamamı. 20. yüzyılın ilk yıllarında inşasına başlanan ve 1913 yılında açılan hamam biraz önce bahsettiğim Budapeşte Şehir Parkı‘nda yer alıyor. Sadece termal suyu değil aynı zamanda estetik mimarisi ile de ön plana çıkan Szechenyi, mimar Gyözö Czigler tarafından Neo-barok tarzda tasarlanmış ve inşa edilmiş.

Szechenyi çok geniş bir alanı kapsayan büyük bir kompleks. Bünyesinde 19 farklı havuz ve çok sayıda sauna ve buhar odası bulunduruyor. Yerin yaklaşık 1250 metre altından çıkan termal sular, Szechenyi Termal Hamamı’na ulaştığında 70°C sıcaklıkta oluyor.

Bu suların özelliği kalsiyum, magnezyum, bikarbonat ve sülfat gibi zengin mineraller içermesi. Bu mineraller romatizma, eklem rahatsızlıkları ve sinir sistemi hastalıkları gibi bir çok hastalığa şifa oluyor. Bu yüzden sağlık için buraya insanlar adeta akın ediyor.

Bunun yanında Szechenyi Hamamı’na sadece keyif yapmak için gelen bir kitle de var. Şehrin yerlileri buraya genelde haftanın yorgunluğunu üzerlerinden atmak için gelirken, turistler de seyahatlerinin son gününün önemli bir kısmını buraya ayırıyor ki gezmekten kara sular inen ayaklarını rahatlatabilsinler.

Kısacası Szechenyi Termal Hamamı Budapeşte’de mutlaka görülmesi ve deneyimlenmesi gereken yerlerden biri.

Szechenyi Termal Hamamı Hakkında İlginç Bilgiler

Szechenyi, Budapeşte’de sosyalleşmek için popüler bir yer. Bu yüzden hamamda geçmişten günümüze yapılan çeşitli aktiviteler gelenekselleşmiş durumda. Bunlarda biri havuzda satranç oynamak. Evet, yanlış okumadınız. Sıcak termal suların içinde rahatlayarak satranç oynayan insanlar görürseniz şaşırmayın.

Bununla birlikte size Szechenyi’nin büyük bir kompleks olduğundan, hatta Avrupa’nın en büyük ve dünyanın da sayılı termal hamamlarından biri olduğundan bahsetmiştim. Tüm bu özellikleri sayesinde Szechenyi Hamamı aynı anda yüzlerce kişiye hizmet verebiliyor ve yılda milyonlarca ziyaretçi ağırlıyor. Yani evet, burası yaz kış fark etmeksizin yılın hemen her günü baya bir kalabalık oluyor.

Szechenyi Termal Hamamı Ulaşım ve Ücretler

Ulaşım için M1 metro hattı, Hösök tere durağı ve sonrasında parkın içerisinden yürümece. Giriş ücretli. Farklı konseptler için farklı tutarlar ödüyorsunuz. Detaylara şuradan ulaşabilirsiniz.

Andrassy Bulvarı

Andrassy Bulvarı
Andrassy Bulvarı’nın tarih, kültür ve estetik dolu yan sokaklarından yanlızca biri.

Bu yazıda kendinden şimdiye kadar şurda ve burda bahsettiren Andrassy Bulvarı (Andrássy út), Budapeşte’nin en ünlü caddelerinden biri. Şehrin en prestijli noktalarından biri olan bulvar, 1872 yılından itibaren Budapeşte’nin modernleşme sürecinin bir parçası olarak tasarlanmış ve gelişmeye başlamış.

Adını Macar devlet adamı Gyula Andrassy’den alan bulvar, St. Stephen’s Bazilika‘ya çok yakın bir noktadan başlayıp Kahramanlar Meydanı‘na kadar uzanıyor. Cadde üzerinde birçok tarihi yapı olduğu gibi kültürel alanlar, lüks alışveriş mağazaları ve restoranlar da bulunuyor.

Şehrin en soylu ailelerin konaklarına da ev sahipliği yapan Andrassy Bulvarı’nın üstünde Macar Devlet Operası (Budapeşte Opera Binası) da yer alıyor. Caddedeki külterel etkinlikler ve önemli noktalar bununla da bitmiyor. Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin önemli noktalarından biri olan Terror Haza Müzesi ve çeşitli ülkelerin büyükelçilik binaları da Andrassy Bulvarı üzerinde konumlanıyor. Bu binaların birçoğu Neo-Rönesans tarzında inşa edilmiş olduğu bilgisini de verelim.

Sonuç olarak bulvar şehre modern bir görünüm kazandırmak ve Budapeşte’yi diğer Avrupa şehirleriyle rekabet edebilir hale getirmek amacıyla yapılmasının hakkını veriyor gibi. E dolayısıyla yerli yabancı herkesin Budapeşte’de mutlaka uğradığı yerlerden biri oluyor.

Andrassy Bulvarı Hakkında İlginç Bilgiler

Bulvar sadece tarihi yapılara, lüks mağaza ve restoranlara, müzelere ve çeşitli önemli binalara ev sahipliği yapmıyor. Burası aynı zamanda Avrupa’nın en eski 2. metrosunun da olduğu yer. 19. yüzyılın sonlarına doğru, 1896 yılında açılan M1 metro hattı dünyada hala faaliyette olan en eski metro hatlarından biri.

Tüm bu özellikleri ile birlikte Andrasy Bulvarı pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde ülkenin en pahalı gayrimenkullerinin bulunduğu yer.

Budapeşte Opera Binası

Budapeşte Opera Binası
Budapeşte Opera Binası: Budapeşte’nin sanat deposu.

Budapeşte’nin simgelerinden biri olan Opera Binası, 19. yüzyılın sonlarında dönemin ünlü mimarı Miklos Ybl tarafından Neo-Rönesans tarzında tasarlanmış ve inşa ettirilmiş. Avrupan’nın sayılı opera salonlarından biri olan bina, estetik mimarisi kadar akustik açıdan da en başarılı salonlardan biri olarak kabul ediliyormuş.

İnşa edildikten sonra Macaristan’ın aristokrat aileleri ve sanat çevreleri tarafından büyük ilgi gören Opra Binası günümüzde de hem yerli hem de yabancı sanat severlerin uğrak noktası. Sadece Opera gösterileri değil, iç dekorasyonu ve dış mimarisi de oldukça dikkat çekici olan binanın freskleri Michelangelo Grigoletti ve Bertalan Szekely gibi dönemin ünlü sanatçıları tarafından yapılmış.

Sadece freskler değil, büyük mermer sütunlar, zengin süslemeler ve devasa avizelerle donatılan iç mekan görkemli ve büyüleyici bir görünüme sahip. Yani Budapeşte’ye geldiğinizde, opera izlemeyecek olsanız bile, Opera Binası’nı görmeye gitmenizi mutlaka tavsiye ederim. İç mekanın tamamını görebileceğiniz ücretli turlara katılabileceğiniz gibi sadece giriş kısmını ücretsiz olarak görmeniz de mümkün.

Opera Binası Hakkında İlginç Bilgiler

Biraz öncede belirttiğim gibi Budapeşte Opera Binası dünyanın en iyi akustiğe sahip opera salonlarından biri. Spesifik olmak gerekirse burası tüm dünyada akustik açısından en başarılı 3. opera salonu olarak kabul ediliyormuş. Meraklılarına duyurulur.

Bina hakkında ilginç bilgilerden biri de salonun içerisinde bir kraliyet locasının bulunması ancak bu locanın hiç kullanılmamış olduğunun söylenmesi. Söylentiye göre I. Franz Joseph kraliyet locasını yaptırmasına rağmen Budapeşte Opera Binası’nı ziyareti sırasında locasını kullanmamış. Bunun sebebi de Budapeşte’deki Opera Binası’na Viyana Devlet Opera Binası’ndan daha fazla önem verdiğinin düşünülmesini istememesiymiş. Bana biraz sallamasyon bir bilgi gibi geldi ama yine de ilginç olduğu için paylaşmak istedim.

Budapeşte Opera Binası Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M1 metro hattını kullanıp Opera durağında inebilirsiniz. Lobiye giriş ücretsiz ancak tüm binayı gezmek için tur satın almalı veya yapılan gösterilerden birine bilet almalısınız.

Terror Haza Müzesi

Terror Haza Müzesi
Budapeşte’de yaşanan acıları çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren Terror Haza Müzesi.

2. Dünya Savaşı, Naziler ve Sovyetler birliği… Bu dönemler tüm Avrupa ve elbette Doğu Avrupa’nın baskı ve terör dönemlerini en yüksek yoğunlukta yaşadığı zamanlardı. İşte o zamanları tüm çıplaklığıyla anlatan bir yer var Budapeşte’de: Terror Haza Müzesi. Dönemin gizli polislerinin merkez olarak kullandığı bu bina günümüzde Budapeşte’nin en etkileyici ve çarpıcı müzelerinden biri olarak biliniyor.

Dolayısıyla Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin de önemli noktalarından biri olan Terror Haza, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş yıllarındaki trajik olayları detaylı bir şekilde anlatıyor. Daha önce siyasi tutukluların işkence gördüğü, sorgulandığı ve hatta infaz edildiği bir yerde böyle bir müze olması da durumu ayrıca anlamlı kılıyor açıkçası.

Terör Evi Müzesi Hakkında İlginç Bilgiler

Binanın önceden ne için kullanıldığını okuduktan sonra pek şaşırtıcı gelmeyecek olsa da buranın zemin katında işkence odalarının bulunduğunu söylemek isterim. Eğer daha önce Türkiye‘de Sinop Cezaevi Müzesi‘ni ziyaret ettiyseniz benzer manzaralarla karşılaşmanız mümkün.

Bununla birlikte müzenin dış cephesinde bulunan demir gölgeler müzenin amacını ve içeriğini simgelemesi amacıyla yapılmış. Böylelikle yıllar boyunca burada baskı, eziyet ve türlü zulüm gören insanların ruhları sembolize edilmek istenmiş.

Terror Haza Müzesi Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M1 metro hattını kullanıp Vörösmarty Utca durağında inebilirsiniz. Müze Pazartesi günleri hariç her gün açık ve giriş ücretli. Detaylara müzenin internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

Vaci Caddesi (Vaci utca)

Vaci Caddesi
Vaci Caddesi, Budapeşte’nin en hareketli noktalarından biri.

Budapeşte’de gezilecek yerler listesinde bulunan ünlü caddelerden bir diğeri, şehrin en eski ve popüler alışveriş noktalarından biri olan Vaci Caddesi. 18. yüzyıldan beri şehrin ticaret merkezi olan bu nokta, günümüzde de restoranlar, kafeler ve alışveriş yapabileceğiniz mağazalar ile dolu.

Şehrin Peşte tarafında, Tuna Nehrine paralel olarak uzanan Cadde, günümüzde hem yerel halkın hem de turistlerin akın ettiği bir yer. Cadde boyunca uzanan tarihi binalar bölgenin hareketliliğine estetik bir görünüm katıyor. Caddenin Vörösmarty Meydanı‘ndan Central Market Hall (Merkez Hali) uzanan bölgesi ise en meşhur yeri.

Vaci Caddesi (Vaci utca) Hakkında İlginç Bilgiler

Günümüzde Budapeşte’nin en prestijli caddelerinden biri olarak bilinen Vaci, ilk oluşmaya başladığı zamanlarda sadece zengin ailelerin ikamet edebildiği bir yer olarak biliniyor. Caddede bulunan lüks mağazalar dönemin aristokrasisi ve varlıklı tüccarları tarafından sıklıkla ziyaret edilirmiş. Bugün ise burası elbette herkesin gezip görebildiği turistik bir merkez. Alışveriş yapma konusu ise sizin bütçenize kalmış.

Burası aynı zamanda şehrin en uzun yaya caddesi. Otomobil trafiğine tamamen kapalı olan caddede gönül rahatlığı ile dolaşabilirsiniz. Yani mesela Taksim de sözüm ona trafiğe kapalı ama gelin görünki sürekli “özel izinli” araçlar caddede dolaşıyor. Vaci Caddesi’nde ise bu durumla karşılaşmanız pek olası değil.

Gül Baba Türbesi

Gül Baba Türbesi
Budapeşte’ye gelen Türkler’in çoğunun mutlaka uğradığı yer: Gül Baba Türbesi

Gül Baba Türbesi, Budapeşte’deki İslam kültürünün en önemli simgilerinden biri hatta yeganesi. Bu yüzden Bektaşi tarikatına mensup bir derviş olan Gül Baba’nın Budapeşte’nin en yüksek noktalarından birinde bulunan türbesini ziyaret etmek buraya gelen müslümanların mutlaka yapmak istediği şeylerden biri.

16. yüzyılda yaşayan bir derviş ve şair olan Gül Baba, Kanuni Sultan Süleyman’ın Macaristan seferine katılmış ve Osmanlı ordusu kente girerken hayatını kaybetmiş. Türbesi günümüzde Gültepe adı verilen bölgede bulunan Gül Baba, adından da anlaşılacağı üzere gül yetiştirmeye özel ilgisi olan birisiymiş.

Günümüze kadar iyi bir şekilde korunmayı başaran türbe, Budapeşte’de Osmanlı döneminden kalma yapılar arasından en iyi korunmuşu olanlardan.

Gül Baba Türbesi Hakkında İlginç Bilgiler

Biraz öncede bahsettiğim gibi Gül Baba gül yetiştirmeye olan özel ilgilsi ile biliniyor ve bu yüzden Gül Dervişi olarak anılıyormuş. Gül Baba’nın güllere olan bu ilgisi ise Osmanlı kültüründen geliyor. Osmanlı kültüründe gül, sevgiyi ve maneviyatı simgeliyor.

Türbe aynı zamanda Avrupa’nın en kuzeyindeki İslami mezar yeri olma özelliğini de taşıyor. Bu yüzden burası Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş sınırlarının bir sembolü olarakta kabul ediliyor.

Gül Baba Türbesi Ulaşım ve Ücretler

Gül Baba Türbesi kentin Peşte tarafında bulunuyor. 4 veya 6 numaralı tramvaya binip Margit hid durağında indikten sonra kısa bir yürüyüşle türbeye ulaşabilirsiniz. Girişi ücretsiz.

Budapeşte Büyük Sinagog (Dohany Utca Sinagog)

Budapeşte Büyük Sinagog
Budapeşte’de yaşayan yahudilerin dini merkezi Budapeşte Büyük Sinagog.

Budapeşte’de gezilecek yerler listesinde bulunun bir diğer dini yapı Büyük Sinagog. 19. yüzyılın ortalarında inşa edilen Budapeşte Büyük Sinagog’u aynı zamanda Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük sinagogu olara biliniyor. Macaristan’daki Yahudi topluluğunun merkezi olan sinagog, estetik iç tasarımı ve Yahudi müzesiyle Yahudi tarihini ve Holokost’un etkilerini gözler önüne seriyor.

Dohany Sokağı Sinagogu olarakta bilinen yapı, Ludwig Förster adındaki Avusturyalı bir mimar tarafından tasarlanmış. İç tasarımında Bizans tarzından ilham alınan yapının dış mimarisinde ise Gotik ve Romanesk unsurlar yer alıyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altında büyük trajedilere tanık olunan bu noktada Naziler’in oluşturduğu bir toplu mezar alanının olduğu da biliniyor. Hem etkileyici mimarisi hem de tarihi geçmişi ile şehirde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.

Budapeşte Büyük Sinagog Hakkında İlginç Bilgiler

Budapeşte Büyük Sinagog’unun en dikkat çekici mimari özelliklerinden biri, yapının iki büyük minareye sahip olması. Bunu ilginç kılan ise Yahudi dini yapılarında minarelere veya kulelere pek sık rastlanmıyor olması.

Bununla birlikte Sinagog, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük oranda zarar görmeden kurtulan önemli dini yapılardan biri. Şehir yoğun bir şekilde bombalanırken ve neredeyse tamamen yerle bir olmuşken Dohany Sokağı’nda bulunan sinagogun zarar görmemesinin sebebi ise ironik bir şekilde Nazilerin burayı bir askeri üs olarak kullanılması.

Budapeşte Büyük Sinagog Ulaşım ve Ücretler

Topu taşıma ile ulaşım için M2 metro hattını kullanıp Astoria durağında inmeniz yeterli. Giriş ücretli.

Margaret Adası (Margitsziget)

Margaret Adası
Şehrin kafa dinleme noktalarından birisi Margaret Adası.

Budapeşte’yi ikiye ayıran Tuna Nehri üzerinde yer alan 2.5 kilometre uzunluğunda bir ada olan Margaret Adası (Margitsziget), doğal güzellikleri ile dikkat çeken bir nokta. Tarih boyunca farklı amaçlar için kullanılan ada, Orta Çağ’da bölgedeki dini hayatın merkeziymiş. Bu yüzden adada tarihi manastır ve kiliseler de bulunuyor.

Ada, buraya ismini veren Macar Kralı IV. Bala’nın kızı olan Margaret’in hikayesi ile ünlü. Rivayet o ki Mongol istilasına karşı kralın aldığı önlemlerin bir parçası olarak adadaki bir manastıra kapatılan Margaret hayatının büyük bir bölümünü burada geçirmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun kenti ele geçirdiği dönemlerde bu manastırın da içinde bulunduğu yapılar zarar görse de sonradan yeniden inşa edilmiş ve koruma altına alınmış.

Ancak benim gözümde Margeret Adası bu hikayeler ve tarihi yapılardan çok yeşil alanları, yürüyüş yolları, Japon Bahçesi ve Müzik Çeşmesi gibi alanlarıyla tam bir kafa dinlenme yeri. Burda 3 veya daha fazla gün kalacak olanların mutlaka Budapeşte’de gezilecek yerler listesine eklemelerini tavsiye ettiğim bir yer.

Margaret Adası (Margitsziget) Hakkında İlginç Bilgiler

Margaret Adası günümüzde halkın kullanımına açık olsa da aslında ada 19. yüzyıla kadar halka açık değilmiş. Çünkü ada Habsburg İmparatorluğu döneminde kraliyet arazisiymiş. Kraliyet üyeleri burayı bir dinlenme ve avlanma alanı olarak kullanıyormuş.

Adanın en ilginç noktalarından biri ise Müzik Çeşmesi. Adından da anlayabileceğiniz üzere bu çeşme belirli saatlerde müzik çalıyor ve melodilere eşlik eden su gösterileri oluyor. Özellikle akşam saatlerinde gösteriye ışıklandırmanın da eklenmesiyle ortaya ilginç görüntüler çıkıyor.

Margaret Adası’na (Margitsziget) Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için 4 veya 6 numaralı tramvayla Margaret Köprüsü (Margit hid) durağında inip adaya yürüyebilirsiniz. Adaya giriş ücretsiz.

Central Market Hall

Central Market Hall
Central Market Hall’ın üst katından bir görüntü.

Central Market Hall yani bildiğiniz kapalı pazar yeri, Budapeşte’ye gelen turistlerin mutlaka uğradığı yerlerden biri. Adamlar bildiğin kapalı pazar yerini touristic attraction haline getirmişler. Türkiye‘de yok anam böyle şeyler, Avrupa bi’ başka. Gerçi bizde de Kapalı Çarşı var ama onun olayı bu değil.

Neyse efendim, Budapeşte’nin en büyük ve en eski kapalı pazar yeri olan Central Market Hall 19. yüzyılın son demlerinde, 1897 yılında açılmış. Daha önce adını Budapeşte Opera Binası‘nda da zikrettiğimiz Miklos Ybl tarafından tasarlanan bu pazar yeri, Neo-Gotik tarzda inşa edilmiş. Bu yüzden estetik bir mimariye de sahip olan yapının en dikkat çekici noktalarından biri çatısında bulunan çiniler.

Yerel mutfak ürünlerinden hediyelik eşyalara kadar bir çok ürünün satıldığı Central Market Hall’dan içeriye adımınızı attığınızda dikkatinizi çeken ilk şey muhtemelen yüksek tavanı ve geniş pazar alanı sayesinde ortaya çıkan ferahlık olacak. Yani bizdeki pazar yerlerindeki gibi sıkış tepişlik burda mevcut değil (onun da ayrı bi tadı var tabi, kabul).

Pazar, İkinci Dünya Savaşı sırasında gördüğü büyük hasar nedeniyle bir süre kapalı kalmış. Kapsamlı bir restorasyondan sonra 1996 yılında, Budapeşte’nin 1000. yılı kutlamaları sırasında (bu dönemde ne çok yer açmış bunlar yahu) tekrar hizmete açılmış. O günden bugüne de hem yerel halkın hem de turistlerin alış veriş yapmak için uğrak noktası olmaya devam etmiş.

Central Market Hall Hakkında İlginç Bilgiler

Günümüzde biraz turistik bir amaca hizmet etse de aslında pazar yeri ilk başta farklı bir amaç için tasarlanmış. Tuna Nehri üzerinden mal taşımacılığı yapılması amaçlanan binaya bunun için nehirden pazara kadar uzanan bir kanal da eklenmiş. Ancak nakliye zorlukları nedeniyle bir süre sonra bu amaçtan vazgeçilmiş ve kanal kapatılmış.

Ayrıca Central Market Hall CNN tarafından dünyanın en güzel kapalı pazar yerlerinden biri olarak gösterilmiş. Estetik mimarisi ve günün her anı hareketli yapısıyla bunu fazlasıya hak ettiğini söyleyebilirim. Yine de bi’ Kapalı Çarşı değil tabii.

Central Market Hall Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M4 metro hattı Fövam ter durağı. Liberty Bridge‘in (Özgürlük Köprüsü) hemen yanı başında. Giriş elbette ücretsiz.

Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar Anıtı

Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar Anıtı
Tuna Nehri’nin kenarında bulunan anıt ayakkabılardan biri. Buraya gelenler hayatlarını kaybedenlerin anısına ayakkabıların içine gül bırakıyor.

Shoes on the Danube Bank (Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar), Budapeşte’de 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan Nazi kıyımını anlatan en etkileyici anıtlardan biri. 2005 yılında heykeltıraş Gyula Pauer ve film yapımcısı Can Togay tarafından tasarlanan anıt, Yahudilerin katledilmesini ve Tuna Nehri kıyısında öldürülen insanların anısını yaşatıyor.

Anıtın Tuna Nehri’nin kıyısında olmasının ise bir anlamı var elbette. Nazi işgalinin olduğu dönemde öldürülen Yahudiler nehrin kıyısına getirilip kurşuna dizilerek öldürülüyor ve cesetleri doğrudan nehre düşüyormuş. Bu yüzden kurbanlardan önce ayakkabılarını çıkartmaları isteniyormuş. Nehir kenarına dizilmiş 60 çift demir ayakkabı da bu durumu sembolize etmek için tasarlanmış.

Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar Anıtı Hakkında İlginç Bilgiler

Anıtı oluşturan 60 çift ayakkabı savaş sırasında giyilen ayakkabılara birebir uyacak şekilde tasarlanmış. Kadın, erkek ve çocuk ayakkabıları, o dönemde giyilen tarzda ayakkabıları yansıtıyor.

Bu anıtı önemli kılan bir diğer şey de o dönem en büyük Yahudi katliamının burada yapılmış olması. Arrow Cross Partisi önderliğinde gerçekleştirilen bu infazlar, o zamanlar insanların ne denli karanlık bir dönemden geçtiğinin de göstergesi.

Tuna Kıyısındaki Ayakkabılar Anıtı Ulaşım Bilgileri

Shoes on the Danube Bank anısı Parlemento Binası‘nın çok yakınında bulunuyor. M2 metro hattında Kossuth Lajos ter durağında inerek ulaşım sağlayabilirsiniz.

Gresham Sarayı

Gresham Sarayı
Greshem Sarayı’nın Tuna Nehri’nin Buda tarafından bir görüntüsü.

Budapeşte’de mimari estetiği ile dikkat çeken birçok bina var. Bunlardan en lüks ve ünlü olanlarından biri Gresham Sarayı. 20. yüzyılın başında yapımına başlanan ve Art Nouveau tarzında inşa edilen yapının inşaatında mimar Zsigmond Quittner ve mühendis Jozsef Vago gibi dönemin önde gelen isimleri görev almış.

Günümüzde lüks bir otel (Fours Seasons Hotel Gresham Palace) olarak hizmet veren saray, ilk yapıldığı andan itibaren Budapeşte’nin zengin ve seçkin sınıfının gözdesi haline gelmiş. İkinci Dünya Savaşı sırasında Budapeşte’nin çoğu yerinde olduğu gibi Greshem Sarayı’nda da büyük hasarlar meydana gelmiş. Sovyet döneminde tamiratı ile pek ilgilenilmeyen binanın kapsamlı restorasyonu 2001 yılında tamamlanmış ve biraz önce bahsettiğim gibi otel olarak hizmet vermeye başlamış.

Tuna Nehri’nin kıyısında, Zincir Köprü‘nün (Chain Bridge) hemen karşısında yer alan Gresham Sarayı, burada konaklayan misafirlerine enfes bir manzara sunarken, dışarıdan kendisini görmeye gelen ziyaretçilerini de ferforje kapılar, zarif moziakler ve renkli cam pencereler ile selamlıyor.

Gresham Sarayı Hakkında İlginç Bilgiler

Gresham Sarayı dünyanın sayılı otelleri arasında bulunuyor. Birçok prestijli seyahat dergisi tarafından defalarca dünyanın en iyi otelleri arasında gösterilen yapı, seyahatlerinde lüks konaklamayı tercih eden gezginler ve iş adamları için Budapeşte’deki ilk adreslerden biri.

Günümüzde lüks bir otel olarak karşımıza çıkan sarayın durumu yapıldığı ilk dönemlerde de farklı değilmiş. O zamanlarda Budapeşte’nin seçkin sınıfı binanın üst katlarında lüks daireler kiralıyormuş. Bununla birlikte alt katlarda da birçok ofis bulunuyormuş.

Gresham Sarayı’na Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M1 metro hattı, Vörösmarty ter durağı veya 2 numaralı tramvay hattı Szechenyi Istvan ter durağı.

Saray otel olarak hizmet verdiğinden içini görebilmeniz için 3 alternatifiniz var. Otelde konaklama yapmak, restoranına veya kafesine gitmek. Her türlü güzel bir ücret ödeyeceğiniz kesin gibi bir şey. Dışarıdan bakmak ücretsiz (Bedavaya yaşıyoruz bedava diyerek Orhan Veli’ye de bir selam çakalım elbette).

Rudas Hamamı

Rudas Hamamı
Budapeşte’deki tek Türk Hamamı Rudas’ın içeriden bir görüntüsü.

Şehirdeki en ünlü Türk Hamamı olan Rudas, 16. yüzyılda kentin Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetinde olduğu dönemde Budin Beylerbeyi Sokullu Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Anlaşılan o ki paşamıza Budapeşte’nin termal hamamları yetmemiş, buraya bir Türk Hamamı iyi gider demiş.

Klasik Türk hamam mimarisine uygun olarak inşa edilen yapının en dikkat çeken kısmı sekizgen havuz ve kubbesi. Bu havuzdan gelen termal sular, bu sulardan şifa bulmak isteyen ziyaretçileri için elbette ayrı bir öneme sahip. Yapı orjinal halini büyük ölçüde korumakla birlikte günümüzde modern bir spa merkezi olarakta hizmet veriyor.

Rudas Hamamı’na Ulaşım ve Ücretler

Rudas Hamamı’na toplu taşıma ile ulaşım için 2 numaralı tramvay hattını kullanabilir ve Rudas Fürdö durağında inebilirsiniz. Ücretler ve saatler hakkında detaylı bilgiler için şu linke tıklamanız yeterli.

Gellert Termal Hamamı

Gellert Termal Hamamı
Gellert Termal Hamamı’nın Liberty Köprüsü üzerinden bir görüntüsü.

Budapeşte’de termal hamamlar saymakla bitmiyor efendim. Biliyorum, yazı Budapeşte’de gezilecek yerler listesi olmaktan çıkıp Budapeşte’de gidilecek termal hamamlar listesi olmaya doğru evriliyor ancak buraya Gellert Thermal Hamamı‘nı eklemeden olmaz. Çünkü burası Budapeşte’nin en ünlü ve prestijli termal hamamlarından biri (zaten bakarsınız bir de termal hamamlar için ayrı bir yazı yazarım).

20. yüzyılın başlatında Gellert Tepesi‘nin eteklerinde inşasına başlanan ve 1918 yılında hizmete açılan Gellert Hamamı, estetik mimarisiyle dikkat çekerken, diğer termal hamamlarda olduğu gibi şifalı sularıyla kendisine bolca ziyaretçi çekiyor. Bu arada hamam aslında Gellert Oteli’nin bir parçası. Yani Budapeşte’ye termal tatili yapmak için geliyorsanız buraya bir göz atın derim.

Gellert Thermal Hamamı’na Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M4 metro hattına binip Szent Gellert ter durağında inebilirsiniz. 2 numaralı tramvay hattını kullanıp Szent Gellert ter durağında inmek bir diğer alternatif. Ücretler ve fiyatlar hakkında detaylı bilgi için bu linke tıklamanız yeterli.

Karolyi Bahçesi

Karolyi Bahçesi
Bahar aylarından Karolyi Bahçesi.

Budapeşte’de gezerken yoruldunuz ve şehrin ortasında nefeslenebileceğiniz bir yer arıyorsunuz. Eğer Büyük Sinagog‘a yakın bir yerlerdeyseniz yönünüzü Karolyi Bahçesi‘ne çevirmeniz güzel bir deneyim olabilir. Çünkü bu bahçede zarif heykeller, çeşmeler ve rengarenk çiçekler var.

Budapeşte’nin en eski ve en güzel parklarından biri olan bu yer, geçmişte kentin ünlü ailelerinden biri olan Karolyi ailesine ait özel bir bahçe olarak tasarlanmış ve kullanılmış. Zamanla halkın da kullanımına açılan bahçe günümüzde özellikle yerlilerin ama aynı zamanda gittiği yerlerin gizli kalmış güzelliklerini keşfetmekte üstlerine olmayan gezginlerin uğrak yeri.

Liberty Bridge (Özgürlük Köprüsü)

Liberty Bridge
Özgürlük Köprüsü (Liberty Bridge) ve Budapeşte’nin tarihi sarı tramvayı.

Liberty Bridge (Özgürlük Köprüsü), Budapeşte’nin ikonik fotoğraflarının baş rolünde olan o köprü elbette Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin en önemli noktalarından biri (yazıda biraz sona kaldı ama olsun). 19 yüzyılın sonlarında yapımına başlanan ve 1896 yılında tamamlanan köprü turistler için olduğu kadar buranın yerlisi için de oldukça önemli. Çünkü köprünün açıldığı tarih Macaristan’ın kurtuluşunu simgeleyen bir döneme denk geliyor (şaşırdınız mı, pek sanmam).

Tıpkı Fisherman’s Bastion, Kahramanlar Meydanı, Vajdahunyad Kalesi ve daha bir çok yapı gibi Macaristan’ın kuruluşunun bininci yıl dönümü anısına açılan Liberty Bridge, köprünün yapılmasına ön ayak olan Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’in adıyla da anılıyor.

Çarpıcı yeşil rengi sayesinde Budapeşte’nin sarı renklş tarihi tramvayı üzerinden geçerken ayrı bir güzellik sunan Liberty Bridge, Buda ve Pest yakalarını Gellert Tepesi‘nin hemen dibinden birbirine bağlıyor. Varın burada ortaya çıkan estetik kareleri siz tahmin edin. Fotoğraf tutkunları, sözüm size.

Liberty Bridge Hakkında İlginç Bilgiler

Biraz önce de bahsettiğim gibi burası Franz Joseph Köprüsü olarakta biliniyor. Hatta köprünün ilk adı Franz Joseph. Ancak 2. Dünya Savaşı sonrasında, köprünün Macar halkının özgürlüğünü simgeleyen bir yapı haline gelmesi nedeniyle, ismi Liberty Bridge (Özgürlük Köprüsü) olarak değiştirilmiş.

Bununla birlikte, Macaristan’ın çoğu noktasında olduğu gibi, Liberty Bridge’de 2. Dünya Savaşı sırasında zarar gören noktalardan biri olmuş. Ancak daha ilk günden itibaren Macar halkı için bir sembol haline gelen köprü, orjinal tasarımına sadık kalınarak onarılmış.

Vörösmarty Meydanı

Vörösmarty Meydanı
Noel Pazarı ile ünlü Vörösmarty Meydanı’ndan Noel zamanı bir görüntü.

Vörösmarty Meydanı, Budapeşte’nin kalbi diyebileceğimiz meydanlardan biri. İsmini ünlü Macar şair Mihaly Vörösmarty’den alan meydan, 19. yüzyılın sonlarından itibaren kentin ticaret, kültür ve sanat merkezi olmaya başlamış. Meydanın ortasında adını aldığı şairin bir heykeli de bulunuyor.

Vaci Caddesi‘nin de Zincir Köprü (Chain Bridge) tarafından başlangıç noktası sayılabilecek meydanın çevresinde ünlü mağazalar, restoranlar ve kafeler var. E dolayısıyla hem yerel halkın hem de turistlerin uğrak noktalarından biri.

Vörösmarty Meydanı Hakkında İlginç Bilgiler

Macaristan’ın en eski kafesi olarak bilinen Gerbeaud Cafe de Vörösmarty Meydanı’nda bulunan önemli noktalardan biri. İlk olarak 1858 yılında hizmet vermeye başlayan kafe o günden beri açık. Geçmişten günümüze birçok ünlü yazar ve sanatçının da buluşma noktası olan Gerbeaud, Macar tatlıları ve kahvesi ile ünlü.

Bununla birlikte Vörösmarty Meydanı her sene Noel Pazarı kurulması ile de ünlü. Avrupa’nın en ünlü ve en eski pazarlarından biri olarak kabul edilen bu Noel Pazarı, yıl sonunda Budapeşte’ye gidecek gezginlerin mutlaka uğraması gereken noktalardan biri.

New York Cafe

New York Cafe Budapeşte
Dünyanın en ünlü kafelerinden biri olan New York Kafe’nin içerisinden bir görüntü.

Sırada Budapeşte’nin dünyaca ünlü kafesi New York Cafe var. İhtişamlı iç dekorasyonu ile bilinen bu kafenin zengin tavan süslemeleri, devasa avizeleri ve freskleri en dikkat çekici yönleri. İlk olarak 1894 yılında hizmet vermeye başlayan kafe o günlerden bu günlere popülerliğini hiç kaybetmeden gelmiş.

İlk açıldığı dönemlerde yazarlar, sanatçılar ve entelektüellerin uğrak noktası olan New York Cafe, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir uzun bir süre kapalı kalmış. 2006 yılına gelindiğinde ise aslına uygun bir şekilde restore edilerek tekrar hizmete açılmış. New York Cafe bugün daha turistik bir yer olsa da hala ilk günkü ününden hiçbir şey kaybetmiş değil.

New York Cafe Hakkında İlginç Bilgiler

Kafe açıldığı ilk yıllardan itibaren Macaristan’ın ünlü edebiyatçıları için bir buluşma noktasıymış. Günümüzde de hala Macar edebiyatı ile yakından ilişkilendirilen kafe, ülkenin edebiyat dünyasını şekillendiriyor.

Bununla birlikte kafe sanatçıların ilginç hikayelerine de sıklıkça ev sahipliği yapmış. Hatta öyle ki efsaneye göre kafenin ilk açıldığı gün bir grup sanatçı kafenin asla kapanmaması gerektiğini söyleyerek anahtarını Tuna Nehri’ne atmış.

New York Cafe’ye Ulaşım ve Ücretler

Toplu taşıma ile ulaşım için M2 metro hattını kullanarak Blaha Lujza ter istasyonunda inebilirsiniz. Ayrıca 4 ve 6 numaralı tramvay hatları da kafeye oldukça yakın. Kafe çok ünlü olduğu için gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Buradan detaylara ulaşabilirsiniz.

District VII (7. Bölge)

District VII
District VII (7. Bölge)’de bulunan en ünlü ruin bar Szimpla Kert’in içerisinden bir resim.

Budapeşte’nin Yahudi Mahallesi olarakta bilinen District VII kentin en eski ve en hareketli bölgelerinden biri. Tarih boyunca Yahudi topluluğunun merkezi olan bu bölgede Holokost sırasında büyük acılar yaşanmış olsa da günümüzde ironik bir şekilde Budapeşte’de eğlence hayatının merkezi haline gelmiş durumda.

Sadece gece hayatıyla değil Büyük Sinagog gibi önemli dini ve tarihi yapılarıyla da ünlü olan District VII, Budapeşte’nin kozmopolit yapısına büyük katkılarda bulunmasıyla biliniyor. Kısacası burası tarihi binaları, sanat galerileri, restoranları ve barları ile Budapeşte’de gezilecek yerler listesinde mutlaka bulunması gereken yerlerden.

District VII. Hakkında İlginç Bilgiler

Budapeşte’ye gidecekseniz ruin barları mutlaka duymuşsunuzdur. İşte o ünlü ruin barların olduğu yer District VII. 2. Dünya Savaşı sonrasında terk edilen ve harabe (ruin) halde duran binaların içerisinde adeta yeşermeye başlayan bu barlar bugün Budapeşte gece hayatının vazgeçilmezlerinden.

Bununla birlikte District VII yıl boyunca birçok kültürel etkinliğe ve festivale de ev sahipliği yapıyor. Bunların arasında en ünlüsü ise Judafest. Budapeşte’deki Yahudilerin kutladığı bu festival kapsamında Yahudi kültürünü yansıtan birçok unusuru bir arada görebilirsiniz.

District VII.’a Ulaşım

Toplu taşıma ile ulaşım için M2 metro hattını kullanıp Astoria veya Blaha Lujza ter istasyonlarından birinde inebilirsiniz.


Yukarıda Budapeşte’de Gezilecek Yerler hakkında bilgileri mümkün olduğunca detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştım. Yazımı beğendiyseniz, aklınıza herhangi bir şey takıldıysa veya geri bildirim yapmak istiyorsanız lütfen aşağıdaki yorum kutusuna yazın ve bana gönderin.

*Bu yazıda verilen önerilerin hiçbiri reklam değildir.

Furkan Patan

Seyahat etmek, yeni yerler görmek, farklı kültürler ile etkileşimde bulunmak en büyük tutkum. Bu yüzden, havalimanlarını, otobüs terminallerini ve tren garlarını mesken edinmeyi seviyorum. Gördüğüm her yeni şehir ve kültür, benim için ufkumu açan yeni bir arkadaş demek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu